Seyahate çıkan insanları bence iki gruba ayırmak mümkün. Tarihi yerleri gezen meraklılar, ve alış-veriş çılgınları. Bu post iki zıt tatilci karakteri birleştiriyor. Elbette ortaya karışık yapmak isteyenleri de... Dubrovnik tarihi açıdan son derece zengin ve pek çok badireyi atlatmış bir şehir olduğundan, gezilecek yerlerden bahsedeceğim öncelikle. Ana cadde olan Stradun’u baştan başa yürüdüğünüzde birkaç kiliseden başka birşey yok gibi görünsede, ara sokaklarda bulacaklarınıza şaşırabilirsiziniz.
Şehrin popüler giriş kapısı olan “Pile Kapısı”ndan girdiğinizde geniş ve uzun bir cadde olan “Stradun” karşılar sizi. Hemen sağınızda bulunan “Onofrio Çeşmesi” Dubrovnik’in önemli sembollerinden biri. 1438’de inşa edilmiş ve 12 km uzaktaki kaynaktan gelen buz gibi su, mask şeklindeki musluklardan 24 saat akar. Suyun içilebildiğini ve boş su şişelerini atmamanızı hatırlatmak isterim bu noktada. Hemen solda ise “Aziz Saviour Kilisesi” bulunuyor ve 1667 yılında şehrin büyük kısmını yıkan depremden kurtulan ender yapılardan. Yıkılmama sebebinin harcında kullanılan yumurta akı olduğunu söylüyorlar, elbette tartışmaya açık.
Bana kalırsa Dubrovnik’te hiçbir tarihi yeri görmeyecekseniz bile, mutlaka “şehir duvarları”na çıkmalısınız ve 2km’lik parkur sayesinde tüm şehri tepeden görmelisiniz. Böylece Dubrobnik’li Hırvatlar’ın yaşam tarzını, akvaryumdan farksız denizini, tarihi yapıların tamamını ve önlerine konulmuş çiçeklerle süslenmiş pencereleri kuş bakışı görebilirsiniz. Duvarlar üzerinde birkaç cafe bulunduğunu da ekleyeyim ki, gözünüzde 2km fazla büyümesin.
Stradun boyunca ilerlerken soldan 4. sokak olan Antuninska’da özellikle fotoğraf sanatıyla ve, bu dünya üzerinde olan bitenlerle ilgilenen tüm insanların görmesi gereken bir “War Photo Limited”bulunuyor. Savaş fotoğraflarından oluşan galerinin sahibi ve küratörü bir fotomuhabir olan Wade Goddard. Çeşitli fotoğraf sanatçılarının dünyanın farklı yerlerindeki savaşları görüntüledikleri kareler etkileyici. Patlayan bombaların fotoğraflarındansa, o bombalardan sonra sivillerin durumlarını görmek, bir farkındalık uyandırmak açısından son derece önemli.
Stradun’un sonua doğru ilerlerken karşınıza “Orlando Kolonu” çıkar. 1419’de yapılmış, eğlence ve kararların anons edildiği sütunun üzerinde heykelini göreceğiniz zaat-ı muhterem ise savaşlar sırasında Dubrovnik’i savunmış ve 51.1 cm’lik ön kol mesafesi, Dubrovnikliler’in kullandığı bir ölçü birimi olmuş. “Saat Kulesi” ise, 1444’de inşaa edilmiş, bronz heykeller saat başlarını haber veriyor. Stradun’dan sağa doğru devam ettiğinizde ise hemen solunuzda kalan bina “Rector’s Palace”. Bu yapı 15. Yüzyılda Gotik-Rönesans tarzda inşaa edilmiş. Rector dedikleri muhterem kişi ise, her ay seçimle başa geliyor ve 1 ay boyunca evinden dışarı hiç çıkmadan şehri yönetiyor. Kim bilir belki de Dubrovnik’in yüzyıllar boyunca bağımsızlığını korumasının sebebi, yöneticilerinin koltuk sevdası olmamasıdır. Saray, aslen Rector’ün ofisi, özel odalar, salonlar, yönetim ofisleri ve arşiv gibi odalardan oluşuyor. Bugün ise restore edilmiş bölümlerde portreler, eski paralar ve Dubrovnik’in tarihini görücüye çıkaran bir müze.
Yukarıda sıraladıklarım mutlaka görülmesi gerekenler listesi niteliğinde. Bunları ve diğer önemli yerleri numaranmış biçimde haritada bulabilirsiniz. Gelelim alış-veriş konusuna. Hırvatistan, şarabı ve zeytinyağı ile meşhur. Ancak bana kalırsa bizdekinden daha iyi bir kaliteyi yakalamış değiller. İçki konusundan devam edersek, grappa ve vişne likörü benzeri birşeyler de üretiyorlar, ilgilenenler Stradun üzerindeki çeşitli dükkanlardan mey ve zeytinyağı temin edebilir. Fiyatlar, mağazalar arasında ciddi fark göstermiyor. Amaç hediye almaksa ve standard hediyelikleri tercih etmek isterseniz, en sevimli hediyelikler yine Stradun üzerinde solda bulunan “Aqua” dükkanlarında. Yok ben biraz daha özel birşey istiyorum derseniz, el yapımı etkileyici mumlar satan “Candle Kingdom” sizin mekanınız, fiyatlar 4€’dan başlıyor.
Hediyelik konusu kapandığına göre gelelim giysi ve ayakkabıya. Öncelile söylemeliyim ki, baylar çok ümitlenmesin, çünkü malum moda sektörü kadınların alış-veriş zaafı üzerine kurulu. Biraz daha makul fiyatlar arayanların Izmedu Polaca sokağını turlamasını öneriyorum, biraz sonra bahsedeceğin Maria butiğin eski sezon ürünlerini satan dükkan da burada. Bunun dışında Gucci ve Max Mara gibi mağazaları da burada görebilirsiniz. Stradun’un sonunda hemen karşıda, aklınızı başınızdan alabilecek bir giysi ve takı dükkanı bulunuyor. Mineli ve Swarovski taşlı tasarımlar akıllara zarar, elbette fiyatları da. Stradun’un sonundan solda devam ettiğinizde, “Ploce Kapısı”na doğru ilerlerken solda “Maria”yı görürsünüz. Uluslararası bir butik olan Maria’da Alexander McQueen gibi pek çok ünlü markayı bulabilirsiniz. Özetle Dubrovnik, alış-veriş yapmak için gidilecek bir şehir değil, ama elbette size orayı daha sonra hatırlatacak şeyler bulmak mümkün. Aşağıdaki haritada, burada bahsettiğim yerlerin yanı sıra bir sonraki postda bahsedeceğim restaurant, cafe ve bar gibi yerleri de bulabilirsiniz.
I believe there are two types of travelers: the ones who are exploring and the ones who are shopping. This post connects the two different poles and of course the ones who prefer a mixture...
Dubrovnik is a city which is very old and therefore historical. It has seen many wars and is still standing like the day it was built. As this is the fact, I am starting with the sightseeing notes. Although, it may seem like there is nothing more than a few churches when you walk along the main street, called Stradun, you will be surprised with the things you will come across at the connecting narrow streets.
When you pass through the popular entrance “Pile Gate” to the old city, the wide and long main street “Stradun” welcomes you. Towards your right is the “Onofrio Fountain”, one of the important symbols of the city. It was built on 1438 and from the mask shaped taps, cold water coming from a spring 12km away runs for 24 hours. I must add that it is drinking water and you shouldn’t throw away your empty water bottles, so that you can always have cold water for free. On your left, is the “St. Saviour Church” which is one of the few survivors of the earthquake on 1667. It is claimed that, the reason behind this is the egg whites used for its mortar.
In my opinion, even if you are not planning to see anything in Dubrovnik visiting the 2 km long “city walls” is a must. While walking the walls, you will be able to see Old City panoramically as well as Croatian lifestyle, the Adriatic sea, which is no different than an aquarium and beautiful windows, all decorated with pots of flowers. I should also add that there are a few cafes on the walls were you can enjoy a cup of espresso, so don’t be scared of walking 2km.
You can find “War Photo Limited” at the 4th street to the left of Stradun, Antuninska should be visited by every human being and especially by the ones who are interested in photography. The gallery is owned and curated by a photo journalist, Wade Goddard. Photographs by artists all over the world picturing the effects of war on civilians are touchy. It is important to see the effects of war on social life in order the arouse awareness.
As you walk towards the end of Stradun, “Orlando Column” is right in front of you. It was built on 1419 and was the place where sentences were announced. The 51.1 cm long forearm of Orlando was the unit of measure for the people of Dubrovnik. The bronze sculptures on the “Clock Tower” built on 1444 gongs every hour.
When you continue walking to the right on Stradun, “Rector’s Palace” is on your left. It was built on the 15th century in the Gothic-Renaissance style. The rector is elected for one month to rule the city and he was forbidden to go out of the palace during his ruling. Palace consists of Rector’s office, private rooms, administration offices and archive. Today, it is renovated and exhibits old coins, portraits and the history of Dubrovnik.
Things I have noted so far are in the must-do list. You can find these and other attractions on the map provided.
Now it is time for the issue of shopping. Croatia is famous for its wine and olive oil. To me these were not very attractive as in Turkey we can produce them in better quality. If interested in liqueur, you can provide grappa and cherry brandy from the shops on Stradun. Prices are more or less the same at every shop. If your intention is to get some souvenir, and you prefer classics, the best place for magnets, t-shirts and others is “Aqua”, that is again on Stradun. If you would like to go for something special, go to “Candle Kingdom” for various kinds of handmade candles. Prices start from 4€.
Before I start to the personal-shopping issue, I have to remind that the fashion industry feeds from women’s weakness for shopping; therefore I will not be talking about anything for men. If you are looking for relatively better prices take a look at the boutiques on Izmedu Polaca. Brand such as Gucci and Max Mara also have small boutiques here. You can also find the shop selling old seasons’ pieces from Maria, a boutique I will talk about later. At the end of Stradun there is a jewelry shop which can drive you crazy with its Swarovski and enamel pieces. If you continue to the left of Stradun, you will see Maria’s boutique. It sells international brands such as Alexander McQueen.
To sum up, Dubrovnik is not a heaven for shophocolics, however you can find pieces that will remind you the place after years.
At the map, you can find the places I have been talking about and also the restaurants, cafes and bars that I will be reviewing at the next post.
No comments:
Post a Comment