Showing posts with label food. Show all posts
Showing posts with label food. Show all posts

Wednesday, February 23, 2011

Wienerwald – Sağlıklı Fast Food!

Wienerwald TR
Tel : 436 0606 (GOP)


21. yüzyıl yaşam stilinde hareket etmeye zamanımız yok. Günün büyük çoğunluğunu ya ofiste ya evde ya da okulda, bir sandelyenin üzerinde çalışarak geçiriyoruz. Bir de bu durumun yanı sıra müthiş lezzetli, çarçabuk yiyebileceğimiz ama oldukça sağlıksız, yağlı ve kalori bombası fast-food zincirleri gibi bir opsiyonumuz var. Hâl böyle olunca da tabir-i caizse ne yesek yarıyor :). İşte bu döngüye alternatif olarak sizi ünlü tavukçu Wienerwald’la tanıştırmak istiyoruz.

Beyaz et zaten sağlıklı. Bu bilenen bir gerçek. Fakat pişirme stili de oldukça önemli. Wienerwald işte bu sağlıklı eti alıp sıfır yağ katarak buharda pişiriyor. Sonuç mu? Pamuk gibi etler, mükemmel bir lezzet ve sağlıklı bir öğün.



Kendi görüş açımdan, özellikle öğle yemeklerinde iyi gidiyor açıkçası. Paket servis çok hızlı, abartmıyorum 15 dakikada kapınızda oluyor siparişiniz (Ankara – GOP şubesi). Paketleme de oldukça kompakt. Yedikten sonra toparlayıp atması kolay. Menüden tercihim genelde sossuz “yarım tavuk”. Doyurucu, lezzetli ve hafif. Bu sayede bütün öğleden sonranız uyku halinde geçmiyor.

Tabii kendinizi biraz şımartmak da bir seçenek. Geçenlerde Drama Queen ile beraber bir spor çıkışı şubelerine uğradık. Geniş, ferah, ışıklı ve oldukça temiz bir yer. Hizmet de iyi. Üzerine 8 otlu sos dökülmüş bütün tavuk, jumbo kanatlar, haşlanmış sebzeler ve patates istedik.


Zaten lezzetli olan tavuk, 8 otlu sos ile birleşince bir lezzet şölenine dönüşüyor. Yalnız uyarmam gerekir ki her zaman yenebilecek bir şey değil, bu soslu haliyle biraz ağır olduğunu belirtmekte yarar var. Bu arada isterseniz sosları (8 otlu, acılı vs.) evlere servis ile de gönderiyorlar. Bunları tabii daha sonra mikrodalga veya tavada ısıtıp, tavuğun üzerine sizin dökmeniz lazım.

Haşlanmış sebzeler ve patatesler de buharda piştiği için açıkçası biraz hastane yemeği gibiler. Sağlıklı ama lezzetten yoksun.


Fotoğraflardan da görülebileceği üzere tavuk kanatlarının “jumbo” oldukları yok! Lezzet ise ortalama. Akılda kalıcı bir tat değil.

Son olarak burada fotoğrafları olmayan fakat denediğimiz diğer tatlardan bahsedelim. “Kicks” olarak adlandırdıkları şey panelenmiş tavuk göğsü. Ne yazık ki pek bir esprisi yok. Tekrar yenecek bir tat değil.


Burger oldukça doyurucu fakat KFC’nin Zinger’i gibi lezzetli değil açıkçası. Ama yinede çok açsanız denenebilir. Tatlı olarak ise Chocolate Mousse tavsiye edilmişti bize ve bekleneni veriyor. Başarılı bir tatlı.


Beyaz etin yanına karbonhidrat olarak takviye yapmak istediğinizde önünüzde iki seçenek var. Beyaz pilav ve Almanca kitaplarında görmeye alıştığımız o çiçek ekmeklerden. Beyaz pilav buharda piştiğinden olsa gerek oldukça başarılı. Denemenizi tavsiye ederim. Ekmek de standart zaten, burada da aynı Almanya’da da. Keşke servis etmeden önce biraz ısıtsalar ama!

Şinitzel de tavsiye ediliyor fakat onu deneme şansımız olmadı.

Şöyle bir toparlarsak. Çevirme piliçler çok başarılı. Kesinlikle denenmeli! Bunun dışında çok açsanız Mega Burger hakikaten doyuruyor. Beyaz pilav da yine iyi bir tercih. Tatlı olarak ise Chocolate Mousse!


--------------------------------

Famous fast-food chain Wienerwald is opened in our beloved Ankara too!

Healthy lunchs finally!

Delicious “whole” grilled chicken is also served with different dressings. My favourite is plain half chicken. There are also chicken wings, kicks (fried-like chicken breasts) and sandwiches. However, I only suggest the grilled classic.

If you would like to add some carbonhydrate to your meal, you have 2 alternatives. The white rice and the German bread rolls. There are also steam cooked vegetables, but as you can guess, it is very tasteless without any dressing.

You can either call 436 0606 (english is an option for GOP store!!!) or directly from web site, they are also at yemeksepeti now. Service is very fast. It takes around 15 minutes from the GOP branch.

Don’t forget to try chocolate mousse too…

Tuesday, December 21, 2010

Dalyan Balıkçısı

Tunalı Hilmi Cad. 90/G
Çankaya/ANKARA
+90 312 467 8281



Ailece abone olmamıza rağmen ancak şimdi yazma fırsatı buluyorum Dalyan Balık’ı, bu benim ayıbım. Henüz burayı keşfetmemiş olanlarınız için de büyük kayıp. Hayat fırsatlarla dolu ne de olsa, zararın neresinden dönseniz kar.


1958’den beri, başka deyişle 3 kuşaktır Ankara’nın balıkçısı olan Dalyan Balık, son birkaç yıldır dükkanının önündeki sevimli mekanında da bizleri balıkla buluşturuyor. Tecrübeli aile işletmesi, size restaurant lezzetini ev ortamında gibi yeme fırsatı veriyor. Elbette hala tezgahtan balık satın alabilirsiniz, asla tam bir restaurant dönüşmüş değil dalyan balık.


Özellikle öğlenleri Tunalı civarındaysam vazgeçilmez öğle yemeği durağımdır burası. Işık hızıyla gelen siparişler, dünyanın en güleryüzlü servis elemanları balığı daha lezzetli yapıyor sanırım. Tezgahtaki balıklardan seçebileceğiniz gibi, salata, çorba, mezeler ve özellikle yeni yapmaya başladıkları midye dolma da arasından seçmekte zorlanacağınız alternatifler.


Gelelim bizim neler yediğimize. Valide sultan ızgara palamut, sultanların sultanı balık çorbası ve hamsi ızgara, ve ben, salata ve hamsi tava. Palamut hem iyi pişmiş, hemde hiç kurumamıştı. Balık çorbası tam kıvamında, hem bol balıklı, hem de balıklar su içinde yüzmüyor, hoş bir kremalı durum söz konusu. Salata, çıtır çıtır günlük, ekmeklerle yarış içinde. Hamsi… Ne desem boş, tavası yağ çekmemiş, ızgarası ayrı güzel.


Midye dolma için de çelişki içindeyiz. Midye dolmanın da hem fıstıklı, üzümlüsünü hem sokak işi olanını yedik. Herkes fıstık, üzüm sevmiyormuş… Zannedersem son olarak iki çeşitten de bulundurma planları vardı, midye konusu biraz muallakta şimdilik.


Balıklar, salata, çorba, şalgam suyu (balıkla ne alakaysa) ve su için 36 Lira ödedik. Yemek sonunda gelen her daim taze çaydan da sözetmeden geçemeyeceğim…


I can almost say that we have a family membership to the place! However, sadly I couldn’t write about it before.

Since 1958, Dalyan Balik is Ankara’s fish market. But for the last few years, it is also the quick fish eat. If you are too lazy to cook at home, try it at the shop…

If I am around Tunalı especially at lunch time, Dalyan Balık is my place without a question. Your orders are at the table with the speed of light, and I guess everyone is very happy with their job, they are always smiling! The options are salad, soup, appetizers, stuffed mussels as well as the fish on the clerk.

What we had is grilled bonito, grilled and fried anchovy, fish soup and salad. Bonito was both well cooked and juicy. Fish soup had many fish in it and they were as well not swimming in water but rather in a creamy nice base. Salad was fresh and crispy like the bread served. And anchovy… Not oily, and very delicious.

Stuffed mussels are another issue. We have tasted both the one with currant and pine nuts and without. I suppose they were thinking of having both lastly.

For the fish, salad, soup and two drinks we paid 36 Liras. The limitless good quality tea is complementary.

Sunday, November 28, 2010

Marmaris Balıkçısı


Bestekar Sokak No: 88
Kavaklıdere Ankara
Tel: 00 90 312 427 2212
Hepimizin bildiği üzere, Ankara bir sahil kenti olmamasına rağmen lezzetli balık yiyebileceğiniz, hatta boğazdakilerle yarışabilecek, restoranlara sahip. Trilye gibi lüks yerlerin egenmenliğinde olan bu balık restoranları, son yıllarda Marmaris Balıkçıcısı, Balıkçı Köy gibi yerlerle biraz daha orta sınıfın da ulaşabileceği fiyatlara, Dalyan Balık gibi balık satmanın yanı sıra, hemen oracıktaki birkaç masasında da yemenize imkan sağlayan mekanlar ile halka inmiş durumda.


Marmaris Balıkçısı Bestekar Sokak’ta eski Yerfıstığı Pub’ın yerine açılmış. Öğlen menülerinin fiyatları ile dikkatimizi çekmişti. Balık ve meyve için 15TL’den başlayan fiyatlar, çevre ofislerde çalışanlar için sağlıklı bir alternatif olmuş durumda. Fırsatını bulunca biz de arkadaşlarla, tiyatro öncesi, akşam yemeği için Marmaris Balıkçısı’na gittik.


Başlangıç olarak, vitrinden seçtiğimiz mezeler ve salatamız geldi. Ahtapot salatası çoğu yerin aksine, çok iyi marine edilmiş ve yumuşacıktı. Tadına doyamadık açıkçası. Deniz börülcesi tamamen kılçıksızdı ve mükemmel zeytinyağı, limon, sarımsak dengesindeydi. Patlıcan salatası ise hayal kırıklığı oldu, oldukça tatsızdı. Gerçi patlıcanın mevsimi değil... Bunun aksine yine içinde patlıcan olan köpoğlu tam kıvamındaydı. Roka salatası ise görüntüsünün aksine akılda kalıcı bile değildi. Amasra’daki efsane salataladan beklemeyin.


Sıcaklardan da güveçte karides ve kalamar tava söyledik. Karidesler mikroskopla inceleme gerektirmeyecek boyutta ve çok lezzetliydi. Zaten güvecin üzerine yıldırım düştü ve geldiğinden daha hızlı, boşu mutfağa doğru yola çıktı. Kalamarlar ise donmuş değildi, hem sosu hem kendisi tam kıvamındaydı. Zaten biz birer halka tadına baktından sonra balık sevmeyen, hatta şinitzel sipariş eden sevgili Hande tarafından silinip süpürüldü.


Gelelim asıl konuya: BALIK. Açıkcası pek iyi bir başlangıç olmadı; çünkü balık tavsiyesi istediğimizde, cevap, levrek oldu. Yanlış anlamayın levrekle bir problemimiz yok ama insan balık mevsiminde bir lüfer, bir palamut yemek istiyor açıkcası. Buna rağmen daha sonra bizi 1.5 kiloluk bir lagos ile tavlamayı başardılar. Izgarada pişen balığımız masaya garnitürler içinde bir tabakta geldi, iyi pişmiş ama kurumamış, lezzeti yerindeydi. 


Tam bu noktada bir problem oluştu, ancak bizim değil sizin için; garsonun ayıklama önerisini rahatımıza düşkünlüğümüz ve muhabbetin koyuluğu ile kabul ediverince, balığı fotoğraflamayı akıl ettiğimizde kendisi çoktan miğdemizdeydi. Telafi için buzdolabındakileri fotoğrafladık.


Neden bilemiyoruz ama hep en efsane tatlıları balıkçılarda yedik. Bu yüzden tam menüyü inceliyorduk ki, masamıza ikram olarak cevizli kabak tatlısı geliverdi. Şekeri tam kıvamındaydı, hatta Drama Queen ‘ananeminki gibi’ dedi. Elbette biz balkabağı tatlısı ile yetinemedik ve gözümüze çarpmış olan kestaneli helvayı da denemek istedik. Tahin helvası ile pişmiş kestane parçacıklarını karıştırıp, küçük bir güveçte eritmişler. Başarılıydı. Birdaha ki sefere de suflelerini deneyeceğiz.


Bu kadar yemeğin bir şişe şarapla birlikte günahı ne oldu derseniz, 4 kişi için 236 TL ödedik. İçkili bir akşam yemeği için astronomik sayılmaz diye düşünüyoruz...



Although Ankara is not a coastal city, the fish is quite good here. Over the past years, fish restaurants in Ankara were expensive and luxurious, like Trilye, but now there is a lot of value-for-money options available. “Marmaris Balıkçısı” is one of them.

We went here to dinner before a theatre performance, but we want to emphasize that lunch menus are also possible and very cheap. A fish and salad is only 15 TL.

Ok let’s move on with what we ate. For cold starters we chose octopus salad, garden rocket salad, kopoglu (a traditional Turkish appetizer with eggplant and garlic yoghurt) and eggplant salad. 

Octopus salad was absolutely delicious. Generally this appetizer is hard to eat, almost trying to chew and eat a gum. But in this place, you must try! It strews in your mouth with an excellent seafood and sauce ratio. Top notch.
Garden rocket salad was ok. It cames with rather a pretentious bowl but taste and freshness of greens; not so much!
We also recommend “Kopoglu” and pretty sure that it will become your favorite appetizer in Turkey.

Our last cold starter, eggplant salad, was not good, so just skip it.
Let’s move on with hot starters, we ordered fried calamari and shrimps in a stew. In our group, there was one person who didn’t like see-food. But somehow (!) she adored fried calamari’s so couldn’t eat a single of it! Aside from joke, it was that good :). As you can infer, shrimps was also perfect, chubby and covered with butter, they finished almost in no time.

Now let’s get serious and approach to main deal: FISH! When we ask recommendation for the fish, we were a little bit disappointed first. Because they recommended us, see bass which can be eaten easily throughout the year. We were hoping that to eat something different in fishing season. But then the waiter came with 1.5 kg weighted Laos and captured our hearts :).
Laos was grilled perfectly and served boneless. So all you need to do is eat this tasty fish meat :). And this is why there is no picture of the fish. We just ate it and forgot to take picture :).

We can also recommend desserts. We tried a Turkish traditional dessert called: Helva. Conventionally it’s a sweet made with sesame oil. But here, they combined it with chestnuts and baked in an oven like a Turkish soufflé. Shouldn’t be missed!

Other than these, wine menu is weak. But it’s understandable for a mid-range place. Also you can try fish with raki, which is traditional Turkish style :).
So a number of cold and hot starters, a big fish, dessert and a bottle of wine cost 236 TL for 4 people. So it’s approximately 60 TL each.

Definitely recommended!

Sunday, November 21, 2010

Drama Queen Reporting / Drama Queen Bildiriyor: Ayşe Bacı – Kızılcahamam

Yine bir öğlen vakti ve yine yollardayız. Bu sefer yoğurdu üfleyerek yemeye karar verdik ve Kızılcahamam’ın yerlilerine sorduk. Ayşe Bacı’da mantı ve cevizli çörek yemeden gitmek olmazmış.



Önce gözlemenin tadına bakalım dedik. Ayşe Bacı gözlemeyi sade yapıyor, içine ne isterseniz koyun diye. Gayet güzeldi, hatta annem evdeki gibi dedi. Önden ikramları olan turşu ve bazlama da getiriyorlar, onlar da harika.



Ardından mantımız geldi. Biraz hayal kırıklığına uğradık açıkcası. Ayşe Bacı’nın kendi el açması mantısı bittiğinden, dışarıdan almış. Bir daha ki sefere kendi mantısından yiyeceğimizden emin olacağız. Mantı sevmeyenler için de gününe göre çeşitli yemekler var, kurufasulye, çorbalar vs.



Yemek sonrasında cevizli çörek ve çaylar da ikram olarak geldi. Mantıdan sonra bir mahcup olma durumu sözkonusuydu, ama biz tekrar gideceğiz, ben eminim birdaha ki sefere harika olacağından mantının.





Ankara’ya dönmeden mutlaka bazlama ve cevizli çörek almaya karar verdik ve siparişlerimizi verdik. 6 kişi 45 lira ödedik; ancak sadece mantıları ödediğimizi unutmayın. Cevizli çörekin kilosu da 14 TL. Kredi kartı geçmiyor, tedarikli olun.

It is again lunch time and we need a place to eat. This time we were cautious and asked for the suggestions of the locals and they to go to ‘Ayşe Bacı’ (bacı means sister). We went there to taste their mantı and wallnut scone (which is the best in the area).
We started with their gözleme (some call it pancake for some reason, but it is not), a thin dough cooked and folded to form a square. Generally it is cooked with cheese or minced meat in it but she does them plane so that you can create your own taste. It was very nice; mom said ‘it is like homemade’. They also brought some very delicious pickled cucumbers and bazlama (a sort of flat bread).
Then came our mantı. We were a little disappointed about it, as she ran out of her own product and had to get some readymade. She said she can offer something else, but we didn’t want. But next time we will make sure that we will have the one she prepared. If you do not like mantı, there are other dishes and also soups available.
She brought some walnut scone and tea complementary. The scone is very good as it was told. We will buy some scone and bazlama on the way back for sure.
We were 6 and paid only 45 liras for all. She only charged for mantı and the rest was complementary, as we are a little disappointed with mantı. I should also add that she is very friendly and like a true mom or sister. Do not forget, cash only!

Sunday, November 14, 2010

Quick China – Far East so Close!


Uğur Mumcu Caddesi Uğur Mumcu'nun Sokağı
No:64/B Gaziosmanpaşa - Ankara
+90 312 437 0303

Biz yazıya bir itirafla başlamak istiyoruz. Fark ettik ki bugüne kadar gidip, fotoğraflayıp ancak sizinle paylaşmadığımız tam 10 yer var. Bunların içinden Quick China’yı seçmemizin sebebi ise fotoğraflarda gördüğünüz gibi gittiğimizde hala yaz olması, tam rezalet! Tabi buradan Quick China’nın dört mevsim gidilebilecek bir yer olmadığını çıkartmayın. Tek amacımız dışarıda kar yağarken Quick China’yı okumak zorunda bırakmamak sizi. 


Sipariş ettiğimiz ilk başlangıç, üzerine kaya tuzu serpilmiş, haşlanmış taze soya fasulyeleri. Bunları Obstinate King’in deyimiyle ‘kayış gibi’ diye nitelendirip yanılmak istemiyorsanız, bezelye gibi ayıklayıp çekirdek gibi içini yemelisiniz. Drama Queen ise soya fasulyelerine karşılaştırmalı bir yorum yaparak “Wagamama’dakiler çok daha güzeldi” dedi. Yine de sağlıklı bir atıştırmalık ya da başlangıç olarak iyi bir seçim.

İkinci başlangıcımız ise Kyoto California Rolls. Çok klasik olan California Roll’dan vazgeçemeyip, biraz da değişiklik olsun dedik ve tersyüz edilmiş (inside-out) California Roll olan Kyota California Roll sipariş ettik. Sushiler, fotoğraflarda da görüldüğü üzere (SushiCo’nun aksine) dolgun ve lezzetliler!!!

 

Gelelim ana yemeklere. Bir önceki gün, 3 saat boyunca Ramen’nin hazırlanışını anlatan bir Uzakdoğu filmi izleyen Drama Queen hala filmin etkisinde olduğu için Ramen sipariş etti. Ramen, geleneksel olarak içine konulan tüm malzemelerin ayrı ayrı pişirilmesi ve konulduğu derin ve geniş tasa özel bir biçimde yerleştirilmesi esasına dayanıyor. Filmde söylenildiğine göre Ramen yapmayı öğrenmek sıkı çalışma ve yıllar süren bir ustalık gerektiriyor. Ramen, yiyen insanları mutlu etmek ve sakinleştirmek gibi bir etkiye de sahip filme göre. Elbette Uzak Doğu filmlerindeki mistik olağan üstülüğün bir yansıması da olabilir bu durum. Quick China’ya dönecek olursak, Drama Queen, ‘tadı güzel ama sanki bir şey eksik’ dedi. Wagamama ile karşılaştırınca da elbette Quick China’yı beğenmedi.  (Wagamama Drama Queen’in favori Uzak Doğu restaurant’ı olmuş anlaşılan!)


Diğer ana yemeğimiz ise volkanik taşta ızgara somon. İsmi her ne kadar iddialı da olsa, fotoğraftan da görülebileceği üzere, aslında oldukça minimal bir yemek. Izgara yapılan taze somon, bir kere ısıtıldıktan sonra uzun süre soğumayan volkanik taşın üzerinde servis ediliyor. Böylece balığınız sıcaklığını hep korumuş oluyor. Sizin de yemek soğumasın diye hızlı yedim gibi bir mazeretiniz kalmıyor :). Gerçi buradaki amacı, balık genelde yavaş yendiğinden, soğumasını engellemek. Her neyse, ortasındaki büyük kılçığı ayırdıktan sonra size oldukça lezzetli löp balıketleri kalıyor. Tek sorun Türk yemek kültürünü edinmiş bireyler olarak, balığı ekmeksiz yemek. İnsan biraz garipsese de sıklıkla yenecek bir yemek olmadığı için fazla problem olarak görmüyorum. Ekmekten geçiş dönemi yaşamak isteyenler yanında bir de beyaz pilav sipariş edebilirler :). Sonuç olarak uzun uzun yiyebileceğiniz, rahatlıkla tavsiye edebileceğim bir yemek, mümkünse bir kadeh beyaz şarap eşliğinde.


Finalde ise buz üzerinde meyveler ve ballı ceviz arasında çetin bir savaş oldu ve Drama Queen meyve sipariş edip, yeşil çayının yanına da biraz ballı ceviz konulmasını rica ederek orta yolu buldu. İçinde tropik meyvelerin de olduğu ve ikimizin de evde şımartılış şeklimize uygun olarak soyulup güzelce dilimlenmiş olan meyve kutusu bizden tam not oldu. Fotoğraflar aldatmasın, o kutunun tamamı değil sadece görünen kısmı meyve, biz de bu konuda biraz mutsuz oldu elbette. Ballı cevizler ise tek başına çok ağır ancak çayın yanında bir iki tane yemek için keyifli.


Yurtdışına çıktıysanız bilirsiniz, genellikle Çin restoranları yurtdışında geleneksel olarak döşenmiş salaş ve ucuz mekânlardır. Ankara’daki Quick China şubelerinde ise sanki ağır bir davete gidermiş gibi süslenmiş insanlar görürsünüz. Fiyatları da, öğle menüleri hariç, pahalı buluyoruz. 2 başlangıç, 2 ana yemek ve tatlıdan oluşan bu full course yemek yaklaşık 120 TL gibi bir rakama denk geliyor ki bunlara içecekler dâhil değil. Yine de başarılı bir alternatifi bulunmadığından her daim dolu bu Quick China. Bize de büyüklerimizin sözünü dinlemek kalıyor, kalite istiyorsanız paraya kıyacaksınız.



We would like to start this post with a confession. Today, we realized that there were 10 places that we have visited, photographed but haven’t posted anything about. The reason why we picked Quick China among them is because it summer when we were there! This doesn’t mean that Quick china is a nice place for 4 seasons. The only aim is not to make you read about it at a snowy day.

The fist starter we have ordered is boiled soy with stone salt. If you don’t want to be fooled about their taste like Obstinate King, you need to peel them first. Drama Queen’s comment about them was ‘Wagamama makes them better’. However, if you are seeking for a healthy snack or a starter boiled soy is a good choice.

Our second starter was Kyoto California Rolls. Instead of our true classic California Rolls (every time we go through the whole sushi menu and magically order California Rolls again) we ordered Kyoto California Rolls, which is an inside-out version of California Rolls. Sushi was good tasting (unlike SushiCo).

Drama Queen, who was under the influence of the film she watched for 3 hours the day before, ordered Ramen. Ingredients of Ramen is traditionally cooked in separate pots and organized carefully in to the deep and large bowl it is served in. As it is told in the movie, it is a long and hard path to learn cooking Ramen. In the film it is also claimed that Ramen calms and gives happiness to the people having it. Of course this is also because of the exaggerated mysticism of the Japanese movies. If return to Quick China, Drama Queen commented ‘it tastes good, but something is missing’. She also compared it with Wagamama and of course Chick China failed. (She favors Wagamama very much for sure!)
Our second main dish was grilled salmon on volcanic stone. Although the name is pretentious, meal was not. It’s a basic fresh salmon, first grilled then served on a volcanic stone in order to prevent fish from cooling. The fish was easy to eat (only one fish bone) and delicious with very low fat density (it’s a big problem with me & salmon’s, fat bastards!). Only problem was we, the Turks, are used to eat fish with bread and it’s quite obvious that you cannot find any bread in a Chinese restaurant! (If you try too hard, they can give some rice and that’s all) So it was an interesting experience for me to eat fish without bread. As you can see, I’ve survived and I can recommend this dish preferably accompanied by a glass of white wine.

The final fight was tough between fruits served on ice and honey coated walnuts. Drama Queen solved the dilemma by ordering the fruit asking for complementary walnuts to be served with green tea. The fruit box, which also includes some exotic ones, got full points from us. But don’t be fooled by the photos as the box is not completely filled with fruit. Honey coated walnuts were nice but too heavy on their own as a dessert.

Generally Chinese restaurants are cheap all around the world except Turkey. In Ankara, at the Quick China chains, it makes you feel as if you are attending a special event. Everyone is very well dressed, and as they were the cover girls of the last months’ Cosmopolitan. We also find it expensive, excluding lunch menus, as we have paid a full course dinner for 2 about 120 Liras excluding the drinks. However, as there is almost no competition, it is very hard to find a place if you have no reservations.

Tuesday, November 9, 2010

Nüve Park

Turgut Özal Bulvarı
No:7, İncek-Ankara
+90 312 460 1727

Bir cumartesi öğleden sonrası, “Havalar da bu ara fena gitmiyor, yarın sabah kahvaltıya bir yerlere mi gitsek?” sorusuyla başladı herşey. Validenin arkadaşları gitmiş buraya beğenmişler, internette bir kaç bloga baktım, beğenmişler. Bende iyi o zaman dedim, bir pazar sabahı bir ton yol gittik ve rezil olduk!

Bu sefer soru cevap yapayım dedim:

Çok hoş bir yermiş, bağ bahçe, ne keyifle kahvaltı yapmışsınızdır…

Arabadan indiğimiz andan itibaren Masaya varana kadar şok üstüne şok yaşadık. Girişte sandalyede oturmuş takım elbiseli şapkalı bi amca var, ama heykel. Uçuşak leylekler var, yavru zürafa, fil, eşşek var, ama heykel. Garip bir şekilde ürkütücüler. Chuky’nin arkadaşları sanki… İçeride ise yaldızlar, Roma kolonları, Arap sarayından bozma bir dekorasyon.



Hayvanat bahçesi konsepti varmış. Çoçuklu arkadaşlar çok övdü, nasıl?

Maymun ve papağan çok sevimli. Diğer zavallılar kafeslerde. Sadece tüyleri yolunmuş 2 tavuskuşu ve yavruları ortada dolanıyor. Zaten kafeslerinin önündeki bahçe kazılmış olduğundan hayvanlar istesede çıkabilecek durumda değiller, dolayısıyla çocuklar da onları görebilecek durumda değiller. Ancak çocuğuma yamur çizmesi giydiririm çamura batmadan gider derseniz, o zaman lafım yok.


Büfe nasıldı? Malum brunch, zengindir heralde…

Kahvaltılıklar az ve orta kalitede, çok zeytinyağlı yemek, kızartma ve tatlı var. Ancak bunlardan bir tabak yaparsanız, hepsinin tadına bakıp, yemeden bırakırsınız ve yenmemiş tepeleme bir yemek tabağına ulaşırsınız.


Fiyat ne kadar, neler dahil?

22 TL, büfe, çay, su ve Türk kahvesi dahil. Çay bulanık, sebebi de termos içinde getirmeleriymiş. Böyle birşey hiç duymadım ve validem 5 kere çayı yolladıktan sonra gelen termostaki çay nedense bulanık olmamayı başarmıştı. Bu arada bence kahveyi de evde içmek isteyebilirsiniz.


O zaman, dahil olmayan neler var?

Sahanda yumurta (sucuklusu, sucuksuzu her hali), portakal suyu (taze), gözleme. Yukarıda sözü geçen valide, “ Ay yok artık! Kahvaltıda yumurtanın dahil olmadığı nerede görülmüş!“ şeklinde çıkışınca, çaresiz garson “efendim dahil ederiz“ dedi. Demek ki olabiliyormuş. Portakal suyu da 6 TL imiş.



Bu ziyaretin ardından, anladım ki böyle bir yere gitmek isterseniz mekan kesinlikle Çıtır Simit. 25 TL’ye en kaliteli ürünler, gözlemeler, yumurtalar, portakal suları, herşey sınırsız, öyle 1 bardak portakal suyu falan durumu da yok. Özetle gitmeyin, yazık yaktığınız benzine!

-----------------------------
- -
A saturday afternoon, grandma said “The weather is nice nowadays, why don’t we go to brunch tomorrow?” and she pushed the button for a desperate sunday brunch. Mom’s friends went there before and they said the place was nice, I googled and read about it at a few blogs, they said it was nice, than I said, “lets discover something” and we decided to go. Who would know I was driving a long long way for nothing!

This time I decided to do question and answer:

We heard it was a very nice place; you must have enjoyed it at the nice garden…

I was shocked when I was standing at the entrance. There was a guy sitting at a chair with his suit, tie and hat, however he was a statue. There were flying storks, a baby giraffe, an elephant, a donkey, but all sculptures. They were strange and spooky, as if they were Chuky’s friends. Indoor, much more terrible, golden plated everything, Roman columns, Arabic architecture, all mixed. 

They have a zoo concept right? Friends with kinds love the place…

The monkey and the parrot are gorgeous. The other poor animals are at the cages. Only a pair of peacocks and their poor child is around. Actually, even if the animals want to go out, they cannot as the garden in front of their cages are under construction. Naturally, children also cannot go there to see them. However, in order not to get stuck in mud, if you are planning to put the rains boots on and take the child there, I have nothing to say.

How was the buffet?

Very poor both quality and quantity vise. Many dishes and desserts, however if you fill a plate with those, you will only taste them and leave the rest.

How much is it? 

22 TL for the buffet, tea, water and Turkish coffee. Tea is not clear, and you may prefer to cook the coffee at home even if it is your first time!

So, what is not included?

Eggs (with or without sucuk), orange juice, gözleme (you cannot call it Turkish pancake; to start with, it is not sweet). When mom heard the eggs were not included, she said “I have never seen such a thing. How come the eggs cannot be included to a breakfast?”. The waiter said “no worries, we will include it”. Come on, what is this, do we have to negotiate it!

Following this trip (it literally is a trip, as it is far), I concluded that, if you are interested in such attractions, your place should be Çıtır Simit. For 25 Liras you get the best quality limitless and all included. To sum up, do not go.